Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
ELİF... GÜL... ANKARA...
Kelimeler, her zaman ve her vesileyle belirtildiği gibi, birer canlı varlıktır; doğarlar, yaşarlar, çok kere çok uzun ömürlü olurlar, vefalı milletlerin dilinde ölmez bir sevgiye, âdeta ölümsüz bir hayata kavuşurlar. Yine canlı varlıklar gibi, zamanla, onların da seslerinde, manalarında, şekillerinde değişmeler, güzelleşip çirkinleşmeler olur. Bazen de yeni bir zevk, bir mana ve bir musiki aşısı ile ufak veya büyük ölçüde tazelenir, adeta yeniden doğar ve yaşarlar. Vakitleri, zamanları gelince de tabii bir ölümle ölürler, dil ve edebiyat tarihinin derinliklerine gömülürler; kitaplardan, sahifelerden kabirlerinden ebedî istirahatlerine dalarlar.
Yaşadıkları tarihlerde insanlara gönül ürperişleri vermiş, onların duymaları, düşünmeleri, sevmeleri, öğrenip yükselmeleri tarihine hizmet etmiş olmanın huzuru ve tesellisi içinde, bu kelimeler, huzur içinde uyurlar. Yine yaşadıkları zaman, insanlığa büyük hizmetler görmüş millî veya milletlerarası kahramanlar gibi, arada bir hatırlandıkları, tarih hele bir edebiyat tarihi meraklılarının dillerinde ve zevklerinde canlandıkları olur. Fakat bu bir diriliş değil, çok kere, bir hatırlanıştır.
Kelimeler bazen de Anadolu, İstanbul, Yıldırım, Barbaros, gül, bülbül, Paris, Berlin vb. adları gibi ebe-dîleşir abıhayat içmiş artık ölmez kelimeler olurlar. Kelimelerin yaşama haklarını, insanların yaşama hakları kadar mukaddes ve muhterem sayanlar, insanlar içinde en çok medeni olanlardır.
Kelimelerin tıpkı insanlar gibi, vatanları, milletleri vardır. Ganj kelimesi Hindistanlı, Tanrıdağı Türkistanlı, Pa-ris Fransalı ve İstanbul, Türkiyelidir.Çiçek isimleri de böyledir. Türkçenin Acemce gul sesine verdiği gül incelişinden bahsedelim. Türkçede gül, gülün güzelliği kadar engin bir dil ve sanat hadisesidir.
Ahmed Hâşim’ in:
Güller gibi...
Sonsuz, iri güller,
Güller ki kamıştan daha nâlân
mısralarında ve Yahyâ Kemal’ in:
Mehtâb, iri güller ve senin en güzel aksin,
Velhasıl o rü’yâ duruyor yerli yerinde.musikisinde, güller,
Türkçe ağzımda annemin sütüdür diyen bu şairin anne sütü kadar Türkçedir.
Acemce lale’nin bugün Türkçenin hem de Türk süsleme sanatının tamamıyla millî bir unsur oluşu, yine Acemce serv kelimesinin Türk dilinde ve Türk kızlarının adında aldığı selvi sesi, şekliyle de manasıyla da bir millî sanat çiz-gisidir. Emrah ile Selvi Han adlı halis Türk hikâyesindeki güzel sevgili, Karacaoğlan’ın Deli gönül abdal olmuş - Gezer Elif, Elif diye mısralarındaki Elif kadar halis Türk kızıdır.Vatan isimleri de böyledir. Bizim dokuz asırdan beri fethettiğimiz Anadolu’nun, Rumeli’nin nice yer ve şehir adları milletimiz tarafından değiştirilmemiş, millîleştirilmiştir. Bunların başında Yunanca Anatolos kelimesin-den Türkçeleşmiş ve anneleşmiş Anadolu kelimesi şahlanır. Türkiye’nin bugünkü başşehri Ankara adı, türlü bilgilere göre, Yunanca anguri kelimesinden yahut Ermenice ankur sözünden değil de eski medeniyetlerde zafer alameti olarak kullanılan çapa manasındaki anker sözünden gelmiş, tarihte bu şehre, Ancyre, Ankyra, Engüri vb. gibi türlü adlar verilmiştir. Fakat Türkler şimdi ona Ankara diyorlar, bu ad bu sesiyle asrımızda mil-letler arası bir şöhret kazandı. O kadar ki Ankara adı şimdi Göktürklerin Ötüken’i kadar Türkçedir.
Kelimeler, o kadar hayatımıza işlemiş, o kadar canımız, kanımız, dimağımız hâline gelmiştir ki insanlar artık kelimelerle duyar, kelimelerle düşünür olmuşlardır. Bunun için dillerde hisleri seslendiren sözler, yani duyan kelimeler ve felsefe terimleri hâline gelmiş düşünen kelimeler vardır. Daha mühimi, insanlar, ister iki insan arasındaki aşk olsun ister daha başka sevgiler için olsun duydukları hicranı ve heyecanı bu kelimelerle söyler. Anne sevgisi, bayrak sevgisi, vatan veya insanlık sevgisi ve sevgilerin en yaygını aşk, gerçek olduğu zaman, birer boş kelime değil, içi altınla doldurulmuş birer cevher kelime somluğundadır.
Nihad Sâmi Banarlı (Kısaltılmıştır.)
Tarih: 2020-09-11 08:51:58 Kategori: Edebiyat
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
ELİF... GÜL... ANKARA... Nedir
Kelimeler, her zaman ve her vesileyle belirtildiği gibi, birer canlı varlıktır; doğarlar, yaşarlar, çok kere çok uzun ömürlü olurlar, vefalı milletlerin dilinde ölmez bir sevgiye, âdeta ölümsüz bir hayata kavuşurlar. Yine canlı varlıklar gibi, zamanla, onların da seslerinde, manalarında, şekillerinde değişmeler, güzelleşip çirkinleşmeler olur. Bazen de yeni bir zevk, bir mana ve bir musiki aşısı ile ufak veya büyük ölçüde tazelenir, adeta yeniden doğar ve yaşarlar. Vakitleri, zamanları gelince de tabii bir ölümle ölürler, dil ve edebiyat tarihinin derinliklerine gömülürler; kitaplardan, sahifelerden kabirlerinden ebedî istirahatlerine dalarlar.
Yaşadıkları tarihlerde insanlara gönül ürperişleri vermiş, onların duymaları, düşünmeleri, sevmeleri, öğrenip yükselmeleri tarihine hizmet etmiş olmanın huzuru ve tesellisi içinde, bu kelimeler, huzur içinde uyurlar. Yine yaşadıkları zaman, insanlığa büyük hizmetler görmüş millî veya milletlerarası kahramanlar gibi, arada bir hatırlandıkları, tarih hele bir edebiyat tarihi meraklılarının dillerinde ve zevklerinde canlandıkları olur. Fakat bu bir diriliş değil, çok kere, bir hatırlanıştır.
Kelimeler bazen de Anadolu, İstanbul, Yıldırım, Barbaros, gül, bülbül, Paris, Berlin vb. adları gibi ebe-dîleşir abıhayat içmiş artık ölmez kelimeler olurlar. Kelimelerin yaşama haklarını, insanların yaşama hakları kadar mukaddes ve muhterem sayanlar, insanlar içinde en çok medeni olanlardır.
Kelimelerin tıpkı insanlar gibi, vatanları, milletleri vardır. Ganj kelimesi Hindistanlı, Tanrıdağı Türkistanlı, Pa-ris Fransalı ve İstanbul, Türkiyelidir.Çiçek isimleri de böyledir. Türkçenin Acemce gul sesine verdiği gül incelişinden bahsedelim. Türkçede gül, gülün güzelliği kadar engin bir dil ve sanat hadisesidir.
Ahmed Hâşim’ in:
Güller gibi...
Sonsuz, iri güller,
Güller ki kamıştan daha nâlân
mısralarında ve Yahyâ Kemal’ in:
Mehtâb, iri güller ve senin en güzel aksin,
Velhasıl o rü’yâ duruyor yerli yerinde.musikisinde, güller,
Türkçe ağzımda annemin sütüdür diyen bu şairin anne sütü kadar Türkçedir.
Acemce lale’nin bugün Türkçenin hem de Türk süsleme sanatının tamamıyla millî bir unsur oluşu, yine Acemce serv kelimesinin Türk dilinde ve Türk kızlarının adında aldığı selvi sesi, şekliyle de manasıyla da bir millî sanat çiz-gisidir. Emrah ile Selvi Han adlı halis Türk hikâyesindeki güzel sevgili, Karacaoğlan’ın Deli gönül abdal olmuş - Gezer Elif, Elif diye mısralarındaki Elif kadar halis Türk kızıdır.Vatan isimleri de böyledir. Bizim dokuz asırdan beri fethettiğimiz Anadolu’nun, Rumeli’nin nice yer ve şehir adları milletimiz tarafından değiştirilmemiş, millîleştirilmiştir. Bunların başında Yunanca Anatolos kelimesin-den Türkçeleşmiş ve anneleşmiş Anadolu kelimesi şahlanır. Türkiye’nin bugünkü başşehri Ankara adı, türlü bilgilere göre, Yunanca anguri kelimesinden yahut Ermenice ankur sözünden değil de eski medeniyetlerde zafer alameti olarak kullanılan çapa manasındaki anker sözünden gelmiş, tarihte bu şehre, Ancyre, Ankyra, Engüri vb. gibi türlü adlar verilmiştir. Fakat Türkler şimdi ona Ankara diyorlar, bu ad bu sesiyle asrımızda mil-letler arası bir şöhret kazandı. O kadar ki Ankara adı şimdi Göktürklerin Ötüken’i kadar Türkçedir.
Kelimeler, o kadar hayatımıza işlemiş, o kadar canımız, kanımız, dimağımız hâline gelmiştir ki insanlar artık kelimelerle duyar, kelimelerle düşünür olmuşlardır. Bunun için dillerde hisleri seslendiren sözler, yani duyan kelimeler ve felsefe terimleri hâline gelmiş düşünen kelimeler vardır. Daha mühimi, insanlar, ister iki insan arasındaki aşk olsun ister daha başka sevgiler için olsun duydukları hicranı ve heyecanı bu kelimelerle söyler. Anne sevgisi, bayrak sevgisi, vatan veya insanlık sevgisi ve sevgilerin en yaygını aşk, gerçek olduğu zaman, birer boş kelime değil, içi altınla doldurulmuş birer cevher kelime somluğundadır.
Nihad Sâmi Banarlı (Kısaltılmıştır.)
Tarih: 2020-09-11 08:51:58 Kategori: Edebiyat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx